5 Ekim 2012 Cuma

Seçim Yapmak Çok Zor!


Şah olmak mı, şahı yenmek mi? Demi-plié yapmak mı, takla atmak mı? Bongo çalmak mı, İngilizce oyunlar oynamak mı? Seçim yapmak çok zor!

Bu hafta branş derslerimize başladık. Her yıl olduğu gibi bu yıl da ilk haftayı deneme derslerine ayırdık. Bütün öğrenciler hafta boyu tüm branş dersine katıldılar. Seçim aşamasında ailelerine beğenilerini, tercihlerini belirterek yardımcı olmaları için tüm dersleri ve bu dersleri veren öğretmenleri tanıdılar. Drama dersinin neşesini ve enerjisini aldılar. Perküsyon dersinde hem bongo hem de djembe çaldılar.



Şah ve vezirle tanışıp üzerinde hüküm sürdükleri siyah, beyaz kareli sahayı gördüler. Karşı oyuncunun şahını yenmek için uymaları gereken bazı kurallar olduğunu öğrendiler.


Bale öğretmenleriyle tanıştılar, bale pozisyonlarını aldılar. Minderlerin üzerine çıkıp senenin ilk jimnastik dersine katıldılar. Taklalar attılar, amuda kalktılar ve trambolinde zıpladılar.



Play Time'da başka bir dilde oyunlar oynamanın keyfini yaşadılar. İngilizce şarkılar söylediler.




Böylece tüm branş derslerini tanımış, derslerde nasıl çalışmalar yapılacağını görmüş oldular. Şimdi onları ve ailelerini bir karar süreci bekliyor. Hafta sonu aralarında konuşup sene boyu katılacakları branş derslerini belirleyecekler. Seçimleri ne olursa olsun hep birlikte katılacakları İngilizce, müzik ve seramik dersleri de olacak. Yaz boyu katıldıkları seramik çalışmaları bu hafta da kesinti vermeden devam etti.


Yaz programımızda ara verdiğimiz Orff destekli müzik çalışmalarımız ise diğer branş dersleri ile birlikte bu hafta başladı.


Bizler (ve tabii branş öğretmenlerimiz) öğrencilerimizin perküsyon dersinde sergiledikleri performanstan, dramaya, jimnastiğe ve play time'a gösterdikleri katılımdan, satranç ve baledeki ilgilerinden çok etkinlendik. Şimdi merakla öğrencilerimizin tercihlerini bekliyoruz. 

4 Ekim 2012 Perşembe

Küçük Ağaç'ta Bugünlerde...

Haftalar birbirini takip ediyor. Her yeni haftaya yeni bir temayla başlıyoruz. Peşi sıra etkinlikler planlıyor, çocuklarla her günü dolu dolu geçiriyoruz. Tempomuz yüksek ama keyfimiz de yerinde.


Bugünlerde neler mi yapıyoruz? Kelebekler, Zebralar ve hatta Bambiler son birkaç gündür zamanlarının çoğunu kaplumbağaları tanımaya çalışarak geçiriyorlar. Kaplumbağa deyip de geçmemek gerek. O güzel kabuklarının altında öyle bir hayat yaşıyorlar ki anlat anlat bitmiyor. 


Elimizdeki her materyal rahatlıkla bir kaplumbağaya dönüşebiliyor. Bir kapak, biraz kağıt, bir parça karton veya biraz yün... Biraz uğraşı sonunda rengarenk kaplumbağalar ortaya çıkıveriyor.


Veya çocuklar kumların arasında kaplumbağa yumurtaları ararken bir anda doğa kaşiflerine dönüşebiliyorlar. Uzun lafın kısası, şu sıralar Küçük Ağaç'taki etkinlikleri kaplumbağalar sırtlarında taşıyorlar.


Diğer yandan Kediler ve Zürafalar, duyu organları ve duyguları üzerinde çalışıyorlar. Geçtiğimiz hafta beş duyularına yönelen oyunlar oynadılar, deneyler yaptılar. Farklı tatlar denediler, gözlerini bantlarla kapatarak braille (körler) alfabesinin mantığını anlamaya çalıştılar.



Duyu organlarını öğrendiler. Farklı materyaller kullanarak yüzler tasarladılar. Tasarladıkları yüzlerde farklı duyguları yansıttılar.




Bambilere gelince... Yeni sınıflarında, kaplumbağalardan arta kalan zamanlarını oyunlar oynayarak geçiriyorlar. Cıvıl cıvıl sesleri çınlıyor birinci katın koridorunda.


Orff oyunları, sanat faaliyetleri, mutfak etkinlikleri, bahçe saati ve bu hafta başlayan branş dersleri ile birlikte Küçük Ağaç'ta hızımızı aldık, ilerliyoruz. Ama dediğimiz gibi, keyfimizi gayet yerinde.


Ara ara öğrencilerimizden gelen hoş sürprizler bizleri çok mutlu ediyor. Artık kullanmadıkları oyuncaklarını ya da okumadıkları kitaplarını okula hediye ederek diğer arkadaşlarının bunlardan faydalanmasını sağlıyorlar. Geçtiğimiz günlerde üç öğrencimizden bu şekilde hediyeler aldık. Lila Baltalı ve Defne Aydınoğlu bazı oyuncaklarını ve Zeynepnaz Yiğitbaş kitaplarını Küçük Ağaç'a hediye etti. Her birine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz.



Bugünlerde ayrı bir heyecan daha yaşıyoruz. Ekim ayı ile birlikte branş derslerimiz başladı. İlk hafta tüm öğrencilerimiz her branşın deneme derslerine katılıyorlar. Bu sayede hafta sonu aileleri seçim yaparken beğenileri doğrultusunda onları yönlendirebilecekler. Kısacası karar haftasındayız. Herkese şimdiden kolaylıklar diliyoruz.

2 Ekim 2012 Salı

Kuru yapraklar sanatla canlanır mı? (2 Ekim 2012)

Oh! Sonunda yine buluştuk... Her zaman öykü ile başlarız. İlk hafta öykü kısmımızı tanışma kapladı, taştı taştı.

Resme başlamadan okulun bahçesinden topladığımız az sayıdaki yeşil yaprağı elimize aldık, evirdik çevirdik, tanıdık, keşfettik. Ne renkti bu canlı yapraklar? YEŞİL. Ne güzel damarları var bu yaprakların... Ne güzel can yolları... Dokunduk! Gıcır gıcır bir ses geliyor. Beyaz resim kâğıdımıza bu yaprakları sürterek yeşil rengini elde ettik. YAPRAKLAR KALEM OLDU! Kâğıdımıza yeşil yeşil can yolları çizdik.



Sonra Türkan öğretmenimizin tren yolundan gelirken topladığı çok sayıdaki kuru yaprağı inceledik. Elimize aldık. Ne farkı vardı kuru yaprakların canlı yapraklardan? Avucumuzda evirdik çevirdik. Ne renk, ne renk? Sarııı... Turuncu... Kahverengi... Kızıl... Aaaa sesi bile değişik bu yaprakların. Haşır huşur, haşır huşur bir ses geliyor, katır kutur, katır kutur...



Peki, biz bu yaprakları yeşil boyamızla yeniden canlandırabilir miyiz? Sanat ne içindir? Sanat sanat için midir? Sanat toplum için midir anneler babalar? Sanat doğa içindir! Elbette biz bu yapraklara can verebiliriz! Kâğıt üzerinde de olsa.






(Türkan öğretmenimize çok teşekkür ederiz. Ayrıca Gökçe öğretmenimize de bu güzel fotoğrafları için müteşekkiriz.)

Simla Sunay