5 Kasım 2011 Cumartesi

İlk Gezi

Bu hafta Küçük Ağaç'ta ilklerin haftasıydı. Yeni eğitim döneminin ilk partisini bu hafta verdik. İlk gezimizi de yine bu hafta içerisinde gerçekleştirdik. Kadıköy Belediyesi Çocuk Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi'ne giderek sağlıklı dişlere sahip olmak için neler yapmamız gerektiği ile ilgili bilgiler aldık. Hangi gıdaların sağlıklı, hangilerinin zararlı olduğunu, neden dişlerimizi fırçalamamız gerektiğini ve eğer fırçalamazsak dişlerimizin nasıl çürüyeceğini öğrendik. Dişlerimizi nasıl  fırçalamamız gerektiğini gösteren bir film izledik. Sunumun sonunda bize hediye edilen diş fırçalarını ve macunları alarak okulumuza geri döndük.


Kedilerin ve Zürafaların katıldıkları bu gezi, her iki sınıfta hafta boyu işlenen "Sağlığımız" konusuyla örtüşmesi açısından da önemliydi. Gezinin haricinde de sağlık üzerine sohbetler edildi, atölye çalışmaları ve mutfak etkinlikleri yapıldı.

Kediler sınıfı, karton üzerine sıktıkları farklı renklerde (ve kokularda) diş macunlarını elleriyle yayarak desenler oluşturdular.


Kış meyveleri üzerine sohbet ettikten sonra evlerinden getirdikleri muz, elma, armut, kivi ve narlarla nefis bir meyve salatası hazırladılar.


Zürafalar, boş ilaç kutularını kullanarak bir ecza dolabı oluşturdular.


Haftanın bütün etkinlikleri sağlık üzerine değildi şüphesiz. Örneğin sanat dersinde çok keyifli bir çalışma gerçekleştirildi. Önce bahçeye çıkan çocuklar sonbaharın ağaçlarda yarattığı değişikliği gözlemlediler. Yaprakların birer birer dökülüşünü izlediler. Ardından sınıfa girerek bu dökülen yaprakların dokularını pastel boyaları kullanarak kağıda aktardılar.



Zebralar, birkaç mandal, bir leğen ve biraz da sabunlu suyla inanılmaz derecede keyifli dakikalar geçirdiler.


Kediler, koca bir alanı koşarak, tek ayak üstünde zıplayarak ve hatta yerde sürünerek geçirdiler.


Undan yapılan bir resim ya da oyuncaklarla oluşturulan bir cisim büyük keyif verdi sanatçısına.



Küçük bir misafirimiz de vardı. Zürafalar sınıfından Poyraz İzgi'nin kuşu Fıstık'ı ağırladık bu hafta.


Sınıf içi etkinliklerini tamamlayan Kelebekler, bahçeye çıkıp doya doya oyunlar oynadılar.




Ve haftanın son günü bayramlaştık hep birlikte. Çocuklar, Işık Hanım'ı ziyaret ettiler. Bayramını kutlayıp elini öptüler, ikram ettiği çikolatalardan yediler.



Eve gitme vakti geldiğinde aileleri için hazırladıkları bayram tebrik kartlarını çantalarına koyarak okuldan ayrıldılar. Şimdi hepimiz için tatil zamanı. Perşembe günü tekrar okulda bir araya gelinceye kadar herkese iyi tatiller ve iyi bayramlar.

2 Kasım 2011 Çarşamba

Aksesuar Partisi

Koskoca bir ekim ayını geride bıraktık. Çoğumuz için oldukça yoğun ve farklı bir aydı bu. Okula yeni başlayanlarımız vardı aramızda. Bir yandan yeni okullarına alışmaya, bir yandan da sınıflarının etkinliklerine katılmaya çalışırken oldukça yoruldular. Diğerleri de yazı geride bırakıp yeni eğitim döneminin temposuna ayak uydurmaya çalıştılar. 

Uzun lafın kısası hepimiz epeyce yoğunduk. Bir partiyi hakettik. Eğlenceli bir parti olması için de bir tema belirledik; aksesuar partisi. Taktık, takıştırdık, yetmedi yüzlerimizi boyadık, öğle yemeği öncesi çıktık çok amaçlı salonumuza.



Kızlar tercihlerini genelde takılardan yana kullanmışlardı. Renk renk kolyeler, bilezikler, yüzüklerle katılmışlardı partiye. Erkekler de şapkalarını, papyonlarını ve kravatlarını takıp gelmişlerdi. Maskeli yüzler de vardı aramızda. Eh bu kadar süslenince, bir de defile yapmak kaçınılmaz oldu. 




Defilenin ardından müzik eşliğinde oyunlar oynamaya başladık.



Her sınıfın ayrı ayrı hazırladığı orff sunumlarını izledik.



Hep birlikte dans ederek, oyunlar oynayarak keyifli, rengarenk bir sabah geçirdik ve ekim ayının yorgunluğunu üzerimizden attık. Bakalım bir sonraki partimizin teması ne olacak.

30 Ekim 2011 Pazar

Ekim'e Veda

Her yeni hafta ayrı bir keyifle başlar Küçük Ağaç'ta. Neden mi? Pek çok nedeni var aslında. Bunlardan biri de çocukların pazartesi sabahları bir araya gelerek yolculadıkları tren. Bu trenin adı hayal treni. Drama dersinden yola çıkar, çocuklar nereye isterse oraya gider. Bazen dinozorların arasına, bazen bir pazar alanına, bazen bir saraya, bazen de Bodrum'a... Bu tren nereye giderse çocuklar da oranın bir parçası oluverirler. Uçan bir dinozor, karpuz satıcısı, sarayın muhafızı ya da yağmurdan sonra beliren gökkuşağı...


Geçtiğimiz hafta da aynen bu şekilde başladı. Önce trenler yolculandı. Ardından çocuklar sınıflarına dağılıp günlük programlarına başladılar. Kitap çalışmalarını yaptılar.


Mikroplara meydan okuyan şarkılar söylediler.


Sanat atölyesine girerek farklı teknikler denediler. Örneğin naylon çorapla püskürtme yaptılar. Ve bunu tek başlarına yapamayacakları için bir takım içerisinde yer aldılar, birbirlerine yardım ettiler.


Orff oyunlarına katıldılar. Bu hafta bir yandan guirolarını çalıp bir yandan kurbağa gibi sıçrarken epey yoruldular.


Sınıf içinde geçirdikleri zamanda farklı farklı oyunlar oynadılar. Düğme diktikleri bile oldu.


Her gün mutlaka bahçeye çıkıp açık havanın tadını çıkardılar.



Mutfak etkinliklerine katıldılar. Bu haftaki etkinliğimiz ortaktı. Tüm sınıflar bir arada yer aldı. Her yıl kışa başlarken yaptığımız gibi bu yıl da birlikte turşu kurduk. Ertesi gün de tatlı niyetine Zebralar sınıfının havuçlu toplarını yedik.



Ve haftanın sonunda küçük bir törenle 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutladık. Töreni Zürafalar sınıfı organize etti. Bize ezberledikleri şiirleri okudular. Ardından hep birlikte bir şarkı söyleyerek töreni sonlandırdık.



Ekim ayını böylece bitirdik. Kasım ayında bizi bekleyen çok özel bir organizasyonumuz var. Velilerimize Orff metodunu tanıtmak amacıyla her yıl olduğu gibi bu yıl da bir yaşantı grubu oluşturuyoruz. 13 Kasım Pazar günü, birlikte Orff oyunlarına katılacak ve bu metodun çocuklarımıza neler kazandırdığını deneyimleyerek öğreneceğiz.