Yeni Yıla Merhaba!

Yılbaşı ağacı süslenmişse... Altına hediyeler yerleştirilmişse... Kostümler giyilmişse... Hele bir de Noel Baba gelmişse... Çocuklar için yılbaşı geldi demektir. Bir yandan geride kalan yılın muhasebesini yaparken diğer yandan gelmekte olan yıla umutlar ve heyecanlar yüklemek biz büyüklerin işi. Çocuklar içinse durum bambaşka. Yeni yılın geliyor oluşu onlar için başlı başına kocaman bir mutluluk kaynağı. Günleri geriye doğru sayıp kaç kere yatıp kalkacaklarını hesaplarken heyecandan yerlerinde duramazlar. Partilere katılıp oyunlar oynadıklarında, sonunda bir de hediye aldıklarında mutluluktan uçarlar. Aslında yeni yılı en güzel çocuklar karşılar.

Geçtiğimiz cuma günü Küçük Ağaç'ta yılbaşı partimiz vardı. Şaşkın bakışlar ve heyecanlı gülüşler arasında, rengarenk, kıpır kıpır bir kutlama yaptık. Oyunlar oynadık, yarışmalar düzenledik, bol bol dans ettik. Kimler yoktu ki partide... Periler, prensesler, korsanlar, Kızılderililer hep aramızdaydı o gün. Örümcek adamın yanında rengarenk bir kuş vardı. İspanyol kızın yanına iki küçük kedi katılmıştı. Diğer çocuklar da en güzel kıyafetleriyle oradaydı.

Halat çektik, kara ve deniz arasında gittik geldik. Çuvallara girdik ve en çok da dans ettik. Noel Baba'dan hediyelerimizi, palyaçodan balonlarımızı aldık. Rengarenk uzandık 2014'e doğru.

Eğer inanış doğruysa ve yeni yıla nasıl girdiğimiz yılımızın nasıl geçeceğini belirliyorsa, cıvıl cıvıl bir yıl bizi bekliyor demektir. Çocukların yüzlerindeki gülücüklerin hiç solmaması dileğiyle... Yeni yılınız kutlu olsun!

Yeniden Fenerbahçe Müzesi'nde

Tam bir yıl önce, öğrencilerimizden Alaz Neyişci'nin annesi Şafak Hanım'ın davetlisi olarak Fenerbahçe Müzesi'ni gezmek üzere Şükrü Saraçoğlu Stadyumu'na gitmiştik. Hepimiz adına çok keyifli bir geziydi. Ülkemizin en köklü ve en eski takımlarından biri olan Fenerbahçe'nin tarihini öğrenmiş, aynı zamanda da Türk spor tarihi hakkında pek çok bilgi edinmiştik.

Şafak Hanım aynı daveti bu yıl da yinelediğinde büyük bir zevkle kabul ettik. Okulumuzun yanı başındaki o kocaman yapıya gidecek olma fikri bile öğrencilerimizi heyecanlandırmaya yetmişti. Üstelik bu yılki ziyaretimiz biraz daha kapsamlı planlanmıştı. Müzenin ve stadyumun yanı sıra göreceğimiz farklı yerler de olacaktı. Sonunda gezi günü geldi ve hep birlikte Şükrü Saraçoğlu Stadı'na doğru yola çıktık.

Stada vardığımızda ilk olarak Fenerbahçe TV stüdyosunu ziyaret ettik. Ekranlardan tanıdığımız bu stüdyoda bir süre vakit geçirdik. Kameralardan yansıyan görüntümüzü izledik.

 

 

Fenerbahçe TV'nin ardından Fenerbahçe Radyo'ya geçtik. Burada çocuklara sabahları arabada giderken anne ve babalarının dinledikleri müziklerin ya da haberlerin böyle stüdyolardan yayınlandığı anlatıldı. Radyoda yayınlanmak üzere istek şarkıları olup olmadığı sorulduğunda Kelebekler sınıfı öğrencileri Küçük Ağaç şarkısını istediler. Ne yazık ki okulumuzun şarkısı Fenerbahçe Radyo arşivinden yokmuş. Biz de Fenerbahçe Marşı'nı dinledik.

 

 

Müze ziyaretine geçmeden önce Şafak Hanım'ın işyeri olan Fenerbahçe Dergisi'ne uğradık. Ardından müze gezimiz başladı. Bize bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Müze Müdürü Alp Bacıoğlu eşlik etti. Kulübün kuruluşu mumya heykellerle canlandırılmıştı. Farklı spor dallarında kazanılmış madalya ve kupalar, geçmişten bu güne takımların kullanmış olduğu formalar, çeşitli belgeler, fotoğraflar, flamalar sergilenmişti müzede. Fenerbahçe'nin kuruluşunun 100. yıl dönümünde Everest Dağı'nın tepesine dikilen bayrak da sergilenenler arasındaydı.

 

 

 

Gezimizin sonunda stadyumu gördük. Tribünlere oturup çevremizi gözlemledik. Stadyum bomboştu. Etrafımız binlerce koltukla çevriliydi. Aşağıda, çim alanda ise yapay güneş ışığı veriliyordu çimenlere. Stadyumun kocamanlığı etkiledi hepimizi. Bu arada herhalde bir maç beklentisi varmış ki çocuklarda çok geçmeden Doğa Meleş'ten şu soru geldi; "Maççılar ne zaman çıkacak?"

Sürpriz Aşure

Evet, aşure zamanı geçti. Fakat okulda bu haftanın teması Nuh'un Gemisi olunca biz "sürpriz aşure" hazırlamak kaçınılmaz oldu.

Her yıl olduğu gibi temamızı işlemeye Nuh'un Gemisinin hikayesini dinleyerek, gemiye binen hayvanlar hakkında sohbet ederek başladık. Gemi uzun süre yol alıp sonunda erzağı azalınca sıra aşureye geldi. Önce hangi malzemelerin kaldığını kontrol ettik. Bir kısmı epey lezizdi. 

Ardından çalışmaya başladık. Portakal kabukları, kuru kayısılar ve incirler doğrandı.

Narların ayıklanması aşurenin en eğlenceli kısmıydı. Büyük bir titizlikle başlayan çalışma, birkaç dakika içerisinde ellerde ve yüzlerde kırmızı izler bırakmaya başladı. Ve bu kırmızı izler çocukları çok eğlendirdi.

Böylece sürpriz aşuremizin malzemeleri çocuklar tarafından hazırlandı ve mutfağa teslim edildi. Sonuç gerçekten lezizdi. Ama bunu belirtmeye çok da gerek yok aslında. Ne de olsa sizler de çocukların hazırladığı aşurenin tadına baktınız. Umuyoruz ki bizim kadar hoşunuza gitmiştir.

Dinozorların Dünyası

Bir varlık büyükse... Ama gerçekten kocamansa... Çok güçlüyse... İlginç bir görüntüye sahipse... O varlık çocuklar için heyecan vericidir. Tıpkı dinozorlar gibi...

Biz geçtiğimiz haftayı dinozorların dünyasında geçirdik. Milyonlarca yıl geriye gittik ve onların izini sürdük. Tahmin edebileceğiniz gibi heyecan vericiydi.

Ayak izlerini takip ederek başladık dinozorların dünyasını keşfetmeye. Gerçekten kocamandı bulduğumuz izler. Çocuklar ayaklarını yan yana getirdiklerinde ancak doldurabildiler içini.

Ardından farklı dinozor türlerini tanıdık. Hepsinin değişik özellikleri vardı. Kimisi otla besleniyordu, kimisi etle. Kimisinin vücut ısılarını düşürmek için sırtlarında kalkanları vardı. Kimisinin boynuzları... Ama hepsinin ismi tuhaftı.

Dinozorların yumurtladıklarını öğrendiğimizde bu defa yumurtaları incelemeye başladık. Bizim alışık olduğumuzdan çok daha büyüktü dinozorların yumurtaları.. Biz de dayanamadık boyadık hepsini.

Geçen yazımızda Şişli Bilim Merkezi'ne düzenlediğimiz gezimizde katıldığımız Dinozor ve Fosil Atölyesi'nden bahsetmiştik. Atölyede gerçekleştirdiğimiz kazılar çok hoşumuza gidince okulda devamını getirdik. Küçük paleontologlarımız kum havuzundaki dinozor kemiklerini bularak bir araya getirdiler.

Ve bir süre sonra baktığımız her yerde dinozorlar görmeye başladık. Elimize geçen her şeyi dinozora dönüştürmek o kadar kolay ve eğlenceliydi ki...

Geçtiğimiz hafta dinozorların dünyasında heyecan verici birkaç gün geçirdik. Onlara dair her şey bizim için ilgi çekiciydi. Şimdi sıra günümüz hayvanlarına geldi. Bu haftaki yolculuğumuzu Nuh'un Gemisi içerisinde gerçekleştiriyoruz. Yüzyıllar öncesinden gelen bu hikayeden yola çıkarak hayvanları tanıyoruz. Ve bu hikayenin en leziz kısmını hayata geçirip aşure yapıyoruz. Ama bu da bir sonraki yazımızın konusu. 

Şişli'de Dinozor Peşinde

Geçtiğimiz hafta tarihte kısa bir yolculuk yaptık. Milyonlarca yıl geriye giderek dinozorların dünyasınında keşfe çıktık. Bambaşka bir dünya belirdi karşımızda. Kocaman varlıklarla dolu masal gibi bir dünya. O dünyada gördüklerimiz bir sonraki yazımızın konusu. Biz şimdi dinozorların peşinden giderken vardığımız bir yerden bahsetmek istiyoruz.

Dinozorları tanımaya çalışırken Şişli Bilim Merkezi'nde Dinozor ve Fosil Atölyesi düzenlendiğini öğrendik. Ve bu dev yaratıkların ardından Esentepe'ye kadar gittik. Orada önce dinozorlar hakkında detaylı bilgi aldık. Ardından birer paleontolog olup dinozor kemikleri aradık. Elimizdeki fırçaları kullanarak müthiş bir titizlikle gerçekleştirdik kazımızı. Sonunda da epeyce bir dinozor kemiği bulmayı başardık.

Dinozorlarla işimiz bittiğinde, sıra Şişli Bilim Merkezi'ni gezmeye geldi. Sergilenmekte olan fizik deneylerini inceledik, hatta bazı deneylere katıldık. Planetaryumu ve kara deliği gördük. Çeşitli fosilleri inceledik. Aydaki ağırlığımızı ölçtük. Yangın ve deprem simülasyonlarına katıldık. Yangını söndürdük ve ardından bir deprem atlattık.

Dinozorların peşinden giderken vardığımız Şişli Bilim Merkezi epeyce macera yaşattı hepimize. Ve bu gezi epeyce bir iz bıraktı bizlerde. Nasıl bir iz mi? Bu sorunun cevabını çocukların resimleri versin.