15 Mart 2013 Cuma

İlkokula Bir Kala

Son birkaç ay... Ve ardından Zürafalar mezun olacaklar. İlkokul yılları başlayacak. Daha kalabalık sınıflara girecek, sıralarda oturacaklar. Kırkar dakikalık derslerde tüm dikkatlerini vererek öğretmenlerini dinlemeleri beklenecek onlardan. Daha kısıtlı zamanlarda oyunlar oynayıp daha uzun sürelerini derslere ayıracaklar. Okuma ve yazma öğrenecekler. Matematik ve hayat bilgisi derslerine başlayacaklar. Ve sonrasında öğretim hayatları akıp gidecek. Birkaç ay içerisinde gerçekleşecek büyük bir değişiklik bu onlar için. İşte Zürafalar bu değişikliğe ve önümüzdeki sene başlayacak olan ilkokul yaşamlarına hazırlanıyorlar.


Her yaş grubunda gerçekleştirilen kitap çalışmaları Zürafalar için oldukça detaylandı bu sene. Çizgi çalışmaları, matematik ve okuma, yazmaya hazırlık dersleri yapıyorlar. Her gün mutlaka kitaplarına ya da onlar için hazırlanmış çalışma kağıtlarına zaman ayırıyorlar. Bu çalışmalar artık onların okul hayatlarının bir parçası.

DSCF4747
 
Fakat masa başına her geçişleri okuma ve yazmaya yönelik olmuyor şüphesiz. Haftalık eğitim programlarında belirlenmiş temalar çerçevesinde birbirinden farklı etkinliklere de katılıyorlar. Örneğin "ulaşım araçları" temasını işlerken tren yapıyor, "haberleşme" konusunu işlerken postacı kuşlar hazırlıyorlar.



Farklı malzemeler kullanarak yaratıcılıklarını keşfediyor, rengarenk eserler üretiyorlar. Örneğin belirli bir uzunlukta iki renk iple masanın üzerine resimler çiziyor ya da renkleri birbirine karıştırarak bambaşka renkler oluşturuyorlar.


DSCF0577
 
Ve bir yandan bütün enerjileriyle ilkokula hazırlanırlarken bir yandan da anaokulunda olmanın ayrıcalıklarından faydalanıyor ve doya doya oyun oynuyorlar.

 
Size nasıl göründü bilmiyoruz fakat bizim açımızdan bakınca tablo biraz farklı. Çoğu küçücükken okulumuza başlamış olan çocuklarımızın tüm enerjileriyle ilkokula hazırlandıklarını izlemek ve birkaç ay sonra okulumuzdan mezun olacaklarını bilmek bizi duygusallaştırıyor. Ne kadar hızla büyüdüklerine bakıyor ve her sene bir kere daha şaşırıyoruz.

12 Mart 2013 Salı

Babaannem Kime Benziyor? (12 Mart 2013)

Ali bir gün dedesiyle evde yalnız… Babaannesinin duvardaki resmine bakıyor ve dedesine soruyor: “Dede, babaannem kime benziyor?” Hikâye, bu andan itibaren ritmik bir kurguya oturuyor. “Ali’nin babaannesi uzun kulaklı bir tavşana mı benziyor?” Dede her seferinde bu soruları tatlılıkla yanıtlıyor: “Babaannenin kulakları tavşanınki gibi uzun değil, ama tavşanların çok sevdiği havuçlardan havuçlu kek yapıyor.” Babaannesi kediye, sincaba, kurbağaya, koyuna mı benziyor peki? Ya kurda, baykuşa, bülbüle, ahtapota?

Babaannenin eski mi eski fotoğrafı üzerine farklı hayvanlar çizerek kime benzediğini bulmaya dair bir oyun başlıyor. Nerede mi? Kitapta tabii ki ama biz de oynamak istiyoruz. Bir sürü fotoğraf getirdik. Hepsini birazdan hayvana dönüştüreceğiz. Darılmaca gücenmece yok nasılsa kimse kimseye benzemez, bunu yazar da belirtiyor, ah ancak belki küçük kuzu birazcık ama birazcık Ali’ye benziyor, hikâye sizi inandırsın ki!

 


 
 
 
 



Kitap hakkında bir yazı: “Feridun Oral’dan bir babaanne kitabı…” Simla Sunay http://iyikitap.net/post.php?id=969

Babaannem Kime Benziyor? Feridun Oral, Yapı Kredi Yayınları

10 Mart 2013 Pazar

Mektubunuz var!

Kediler sınıfı velileri cuma günü posta kutularında küçük bir sürprizle karşılaşmış olabilirler. Karşılaşmayanlar da yeni haftaya bu güzel sürprizle girecekler. Posta kutularına faturalar ve banka ekstreleri dışında nadiren bir tebrik kartının ya da mektubun girdiği şu günlerde küçük bir zarf onları bekliyor olacak. O zarf onlara Sirkeci Büyük Postane'den gönderildi. İçinde ise çocuklarının kendileri için hazırladığı resim var.

En iyisi hikayenin başına dönelim. Geçtiğimiz hafta Kediler ve Zürafalar "haberleşme" temasını işlediler. İletişim araçlarını tanıdılar. Bunlarla ilgili etkinliklere katıldılar. Ve ülkemizin yüz yetmiş yıllık iletişim tarihini görmek üzere PTT İstanbul Müzesi'ni gezdiler.


Gezimiz posta kutularını, , postacı üniformalarını ve özel günler için basılmış pulları inceleyerek başladı.Ardından 1840 yılında başlayan posta hizmetlerinde kullanılan araç ve gereçleri gördük. Bunlar arasında posta çantaları, posta tatarlarının kullandıkları at ve deve çantaları, posta hatlarını gösteren haritalar, ölçü aletleri ve damgalar yer alıyordu.


Telgraf ve Telefon bölümünde ise telgraf, teleks mors cihazları, teleks, teleteks cihazları, çeşitli telefonlar, manuel ve otomatik telefon santralleri sergileniyordu. PTT İstanbul Müzesi'ni gezerken iletişim araçlarının zaman içerisinde geçirdikleri değişimleri gördük. Eski telefon santrallerini incelerken, geçmişte telefon görüşmelerinin bu santrallerin başında oturan memureler aracılığıyla ve bazen günlerce bekledikten sonra gerçekleştiğini anlattık çocuklara. Onlar için masal gibiydi bu anlatılanlar.


Müze gezimizin sonunda postane tarafına geçtik. Çocuklar okulda hazırladıkları mektuplarını ailelerine göndermek üzere zarflarının üzerine pul yapıştırdılar. Ardından mektuplarını sırayla postane memuruna teslim ettiler.



Bunlar, çocukların ilk mektuplarıydı. Umuyoruz ki ileride de ailelerini ve sevdiklerini gönderecekleri kartlar veya mektuplarla sevindirmeye devam ederler.