11 Nisan 2012 Çarşamba

Seminerden Bize Kalanlar

Bir süredir bilgisini verdiğimiz "Okul Olgunluğu" seminerimizi geçtiğimiz pazar günü gerçekleştirdik. Pek çok velimizin ilgi göstererek katıldığı seminerde Yrd.Doç.Dr.Tamer Ergin misafirimiz oldu ve bizleri çocukların gelişim alanları, okul olgunluğu ve okuma - yazma becerilerinin olgunluk sinyalleri konularında bilgilendirdi. Seminerden bize kalanlara gelince...

Bir saati aşan konuşması sırasında Tamer Bey'in paylaştığı gözlem ve deneyimlerini, yaptığı örneklemeleri, aktardığı modelleri ve farklı akademik araştırmaların sonuçlarını, bizlere oynattığı oyunları tek tek buradan aktarmak pek mümkün değil. Fakat seminerde kafamızda kalan birkaç başlığı vurgulamak mümkün.


Tamer Bey, çocuklarda gelişimin oluşumunun değişmediğini ama sürelerinin değiştiğini yani çocukların bireysel farklılıklar gösterdiğini anlattı. Her bebeğin farklı zamanlarda olsa da yürümeyi öğrenmesi gibi her çocuğun nihayetinde okula başladığını, okuma - yazmayı öğrendiğini söyledi. Okul olgunluğu söz konusu olduğunda çocuğun farklı gelişim alanlarında belirli bir düzeye gelmesinin beklendiğini, bir çocuğun bu düzeye ulaşmamasının herhangi bir rahatsızlık, gelişimsel bir bozukluk anlamına gelmediğini vurguladı. Okul olgunluğunun değerlendirilmesi konusunda Küçük Ağaç'ta iki uzmanın, Işık Hanım ve Buket Hanım'ın yoğun şekilde çalıştıklarını, gerekli testleri yaptıklarını hatırlattı ve onlardan gelecek bilgilerin dikkate alınmasının önemli olduğunu söyledi.


Okul öncesi eğitimin önemi üzerinde de duran Tamer Bey, okul öncesi eğitimin çocukların gelişim dönemine dinamizm katan bir çevre sağladığını ve onlara düşünme becerilerini kazandırdığını anlattı. Bununla beraber gelişim sürecinde aile ve ev ortamının çok önemli olduğuna da dikkat çekerek okulların laboratuvar ortamlar olduğunu, edinimin evde sağlandığını söyledi.


Tamer Bey, normalde çocuklarla yaptığı bazı çalışmaları seminer esnasında bizlerle gerçekleştirdi. Ardından aynı çalışmaları çocuklarla yaptığı zaman aldığı ilginç sonuçları paylaştı. Farklı ülkelerin eğitim modelleri hakkında bilgi verdi ve bizim bu modellerden neleri örnek alabileceğimiz, evlerimizde çocuklarımızla ne gibi oyunlar oynayabileceğimiz, birlikteliklerimizi nasıl yönlendirebileceğimiz konularında önerilerde bulundu.


Çok keyifli bir atmosferde geçen seminer, Tamer Bey'in yetişmesi gereken diğer bir programı olmasa kolay kolay bitecek gibi değildi. Seminer sonrasında velilerimizden aldığımız geri bildirimler ise çok olumluydu. Katılan tüm velilerimiz için "okul olgunluğu" kavramı çok net bir hal aldı. Çocuklarımızın farklı alanlardaki gelişimlerini desteklemek adına evlerimizde yapabileceklerimiz konusunda pek çok fikrimiz oldu. Kısacası, seminerden bize çok önemli ve değerli bilgiler kaldı.

10 Nisan 2012 Salı

Mum ve Suluboya

Geçtiğimiz hafta Zürafalar, yeni bir aile katılımı için atölyedeydiler. Poyraz İzgi'nin annesi Zeynep Hanım'dı bu defa misafirleri. Yanında mum ve suluboya getirmişti. Birlikte eğlenceli bir çalışma yaptılar.

Etkinlik, kağıtlara mum damlatarak başladı. Çocukların yüz ifadelerine bakınca işin en ciddi kısmının bu olduğunu anlayabilirdiniz.


Ardından çocuklar fırçalarını aldılar ellerine ve önlerindeki kağıtları serbestçe boyamaya başladılar.


Kısa sürede rengarenk oldu kağıtlar.


Son olarak kağıtlara damlatmış oldukları mumları kazıdılar. Kağıdın bu kısımları suluboyayı emmediğinden beyaz kalmışlardı.


Her seferinde olduğu gibi bu defa da malzemenin yarattığı bir sürprizle karşılaşmak çocukların çok hoşuna gitti. Ortaya çıkan rengarenk eserler ziyaretçilerimizin görebilmesi için okulun girişinde asılı duruyor.

Mutfaktan Gelen Güzel Kokular

Geçtiğimiz haftanın bol renkli ve bol çiçekli detaylarını sizlerle paylaşmıştık. Ama mutfaktan gelen o güzel kokulardan hiç bahsetmedik. Baharın gelişi iştahımızı açmış olacak ki son zamanlarda çocuklar mutfaktan çıkmaz oldular. Önce Zebralar geçti masaların başına. Minicik elleriyle sıktıkları limonlarla enfes bir limonata hazırladılar.


Ertesi gün Zürafalar girdi mutfağa. Rendelerini de yanlarında getirmişlerdi. Önce havuçlarını rendelediler. Ardından malzemelerini karıştırdılar ve tarçın kokulu, leziz bir kek yaptılar.


Kediler sade ve kakaolu kurabiyelerini elleriyle şekillendirdiler ve üzerlerini birer fındıkla süslediler. Ne tatlarına ne de kokularına doyum oldu tüm bu pişirilenlerin.


Kelebeklere gelince... Onlar bahçede piknikteydiler. Getirdikleri simitler ve meyvelerle hazırladıkları tabaklar açık havada kısa sürede tertemiz oldu.


Nisan ayı bizi güneşli havalarla karşıladı. Biz de bu havalarda bol bol bahçede vakit geçirdik. Doya doya oynadık. Fakat yağmurlu günlerin bizi beklediğini tahmin etmek çok zor değil. Çocukların yağmurda oynamayı çok sevdiğini de biliyoruz. Bu yüzden hava güneşli de olsa yağmurlu da olsa biz her gün bahçede oynamaya devam edeceğiz. Çocuklar sabahları evden çıkmadan önce havanın durumuna bakacaklar. Güneşliyse sorun yok. Yağmurluysa bahçe keyiflerinin bozulmaması için yağmurluklarını giyip öyle gelecekler okula.


Geçtiğimiz haftayı bir doğum günü partisiyle noktaladık. Kediler sınfıından Ece Ayhan beşinci yaşını doldurdu. Biz de kutlamak için onun yanındaydık. Nice senelere Ece!

9 Nisan 2012 Pazartesi

Zürafaların Çiçekleri

Bugün Zürafaların sunum günüydü. Geçtiğimiz cuma günü seçtikleri çiçekleri bugün arkadaşlarına tanıttılar. Konu çiçekler olunca sunum da bol renkli, bol kokulu ve hatta bol tatlı oldu.
İlk çiçek tanıtımını Ada yaptı. Güller hakkında bize bilgi aktaran Ada farklı çeşit güllerin fotoğraflarını gösterdi. Ardından Bulgar güllerinden yapılmış parfümünü arkadaşlarına koklattı ve güllü lokum dağıttı.


Kaktüsleri tanıtan Egehan'dan bu bitkilerin içlerinde su tuttuklarını ve fazla sudan hoşlanmadıklarını, güneşi sevdiklerini öğrendik. Kaktüsün suyunun çıkarıldığını ve bu suyun içilebildiğini anlatan Egehan sunumu için hazırladığı kocaman kaktüsü tek tek arkadaşlarına gösterdi.




Ayşe Verda'nın seçtiği çiçek karanfildi. Bize bu çiçekle ilgili bilgiler aktaran Ayşe Verda sevdiklerimizi onlara karanfil alarak sevindirebileceğimizi söyledi. Sunumunun sonunda yanında getirdiği karanfili tek tek arkadaşlarına koklattı.




Elifnaz bize kasımpatını tanıttı. Anavatanı Çin olan bu çiçeğin sonbahar aylarından kışa kadar açtığını söyledi.


Yetiştirmesi ve çoğaltması kolay bir çiçek olan sardunyayı tanıtan Murathan sunumunun sonunda arkadaşlarına üzerinde bu çiçeğinin resmi bulunan boyama kağıtları dağıttı.


Selim soğanlı ve güzel kokulu bir çiçek olan sümbülü tanıttı. Yanında getirdiği bir demet sümbülü arkadaşlarına koklattı.




Akın lavanta, portakal, sarı ve kırmızı renkleri bulunan aslanağzını seçmiş, sunumu için bu çiçeğin bir de resmini çizmişti.



Ayşenaz'ın çiçeği dış mekanda yetişen ve gölge seven küpe çiçeğiydi. Küpe gibi sarkan bu çiçeklerin anavatanının Meksika, Güney Amerika ve Yeni Zellanda olduğunu öğrendik.



Poyraz 500 farklı çeşidi bulunan menekşeleri anlatırken dikkatimizi çok hoş bir ayrıntıya çekti ve menekşelerin yapraklarının kalp şeklinde olduğunu bize gösterdi. Ayrıca menekşelerin çin bitki çaylarında da kullanıldığını söyledi.



Zeynep Su seçtiği çiçek olan laleyi yaptığı resimlerle ve lalesiyle tanıttı.




Deniz de sunumu için çok donanımlı gelenlerdendi. Ayçiçeğini seçen Deniz, önce bize bu çiçeğin günebakan ve gündöndü isimleriyle de bilindiğini söyledi. Ayçiçek yağının bu çiçekten yapıldığını anlattı ve arkadaşları için hazırladığı, içlerinde ayçekirdeği olan küçük torbaları dağıttı.



Arya papatyayı tanıttı. Sunumu için hem kendisi kocaman bir papatya hazırlamış hem de okula gelirken papatyalar toplamıştı. Kendiliğinden yetişen bir çiçek olan papatyadan yağ ve çay üretildiğini öğrendik. Papatya yağı ağrı tedavisinde kullanılıyor, çayı ise ateş düşürücü, mikrop öldürücü, gaz giderici özellikleri için içiliyordu.




Zürafaların sunumunda son tanıtılan çiçek nergisti. Sarp bize nergisin ilkbahar aylarında açan, soğanlı ve güzel kokulu bir çiçek olduğunu anlattı ve boylarını cetvel üzerinde gösterdi.



Zürafaların sunumu sayesinde hiç görmediğimiz bazı çiçekleri tanımış, bildiklerimizin de farklı farklı özelliklerini öğrenmiş olduk. Pek çok çiçeğin canlısını gördük, dokunduk, kokladık. Lokum ve ayçekirdeği de bu güzel sunumun küçük süprizleri oldu hepimize.