2 Ekim 2013 Çarşamba

Kocaman Gömlekler ve Kravatlar

Çocukken annesinin topuklu ayakkabılarını giymeyen, babasının kravatını boynuna geçirmeyen var mı? Hepimizin en heyecan verici oyun malzemeleri arasında yer almamış mıydı anne ve babalarımızın kıyafetleri? Uzun elbiseler yerlerde sürünür, kocaman gömlekler gecelik gibi dururdu. Yine de aynadaki yansımamızı beğenmez miydik? Hayrandık çünkü onlara. Bizim en büyük kahramanlarımızdı anne ve babalarımız.

Ya şimdi? Büyüdük, doktor olduk, mimar olduk, avukat olduk, öğretmen olduk. Ama daha da önemlisi bizler de birer kahraman olduk. Gözümüzün içine hayranlıkla bakan çocuklarımız var. En güzel biziz. En yakışıklı biziz. En güçlü yine biziz. Şimdi bizim kıyafetlerimiz değerli. Çocuklarımız da tıpkı bizim yaptığımız gibi bu değerli kıyafetlerin tadını çıkarıyorlar. 

DSCF1581 DSCF1583
DSCF1584 DSCF1593

Gömleklerimizi ve ayakkabılarımızı giyip, kravatlarımızı ve şapkalarımızı takıyor, bir süreliğine bizim yerimize geçiyorlar. O kocaman kıyafetlerin içindeki minicik bedenler boylarından büyük gözlem yeteneklerini ortaya koymaya başlıyor. Kendi minyatürlerimizle yüz yüze geliyoruz. Yemekler pişiriliyor. Çocukların karnı doyuruluyor. Bizim kelimelerimizle konuşan çocuklarımız evdeki tamir işlerini hallediyorlar, işe gidip bilgisayar başında çalışıyorlar.



Bu görsel şöleni ara sıra izlemek gerek; birkaç yıl sürecek kahramanlığımızın tadını çıkarmak ve kendimizi çocuklarımızın gözünden görmek için. Ama zaten onların tüm oyunlarını izlemek başlı başına bir keyif değil mi? Açık havada koşarken yüzlerinden okunan mutluluğu ya da arkadaşlarıyla sohbetlerindeki ciddiyeti görmek...


DSCF1687

Öğrenirken, üretirken veya yaratıcılıklarını herhangi bir yolla ortaya koyarken ki heyecanlarına ve mutluluklarına ortak olmak...


DSCF1841 DSCF1857

Galiba onların bize duyduğu hayranlığın çok daha fazlasını biz onlara duyuyor, onların bizi izlediğinin ötesinde biz onları izliyoruz. Yine de kesin olan bir şey var; şu an kahramanlar bizleriz. :)