29 Mayıs 2013 Çarşamba

Sıradışı Bir Tiyatro Deneyimi

Kelebekler, Kediler ve Zürafalar sıradışı bir tiyatro deneyimi yaşadılar bugün. Onları bir kukla tiyatrosuna götürdük. Çok iyi bildikleri bir masal olan Bremen Mızıkacılar oyunlaştırılmıştı. Fakat bu oyunu diğerlerinden farklı kılan black light tiyatro olmasıydı. Özel bir floresan ışık altında, simsiyah bir sahnede, fosforlu renkler kullanılarak hazırlanmış çizgisel figürleri izledik. Çizgi Kukla Tiyatrosu'nun sahnelediği bu rengarenk ve bol müzikli oyun, öğrencilerimiz için farklı bir tiyatro deneyimi oldu.



Her gezi sonrasında olduğu gibi bugün de okula döndüğümüzde çocuklardan resim çizmelerini, resimlerinde izledikleri oyunu aktarmalarını istedik. Oyunun karakterleri uzaktan bakıldığında ip izlenimi veren fosforlu malzemelerle hazırlandığı için bizler de onlara farklı renklerde ipler dağıttık. Gerçekten de çok başarılı çalışmalar çıktı ortaya. Çocukların pek çoğu karakterleri başarıyla kağıda aktardılar ve yapıştırdıkları iplerle sahnede izledikleri Bremen Mızıkacıları'nı birebir yansıttılar. Bu güzel çalışmaların arasından seçim yapmak çok zor oldu. Yine de paylaşmak adına birkaçını fotoğrafladık. İşte sırasıyla Demir Demirtaş, Arat Kosova, Zeynepnaz Yiğitbaş ve Kaan Saatçioğlu'nun çalışmaları.


 
DSC_3975
 

 

28 Mayıs 2013 Salı

Bir Evin Yaşam Öyküsü (28 Mayıs 2013)

Bu hafta, bence dünyadaki en olağanüstü çizer Roberto Innocenti’yi bir çocuk kitabı vasıtası ile tanıdık. Kitap bir evin yaşam öyküsünü içeriyor. Evet evet yanlış duymadınız bir evin 100 yıllık yaşam öyküsü. Ne savaşlar ne fakirlikler görüyor sonunda da yüzme havuzlu bir villaya eviriliyor taş ev. Resimlere baka baka tartıştık sonra gelecekteki evimizi tasarladık, çizdik.

 
 
 
 
 
 
 
“Casa Del Tempa”, Roberto Piumini, Resimleyen: Roberto Innocenti, La Margherita Edizioni, 2009
 
Roberto Innocenti’nin çizimlerine bakmak için: https://pinterest.com/andantejofan/roberto-innocenti/

27 Mayıs 2013 Pazartesi

Çocuklarla Doğada Yürüyüş

Uzunca bir süredir planladığımız, gerçekleştirmek için baharın gelmesini beklediğimiz çok özel bir organizasyonu nihayet hayata geçirdik bu haftasonu. Öğrencilerimiz ve velilerimizle birlikte sabah erkenden Belgrad Ormanı’nda buluştuk. Hep birlikte ağaçların arasında, beton yerine toprağa basarak uzunca bir yürüyüşe çıktık. Bu yürüyüş bizim için çok önemliydi çünkü öğrencilerimize aktarmak istediğimiz bazı bilgi, inanç ve felsefeleri barındırıyordu içinde.

 
 
Çocuklarımız İstanbul gibi kocaman bir şehirde büyüyorlar. Hepsi de pek çok imkana sahipler. Aileleri onların gelişimi için ellerinden gelenin en iyisini yapmak adına ciddi anlamda çaba sarf ediyorlar. Şanslı çocuklar… Yine de şehirde yaşıyor olmanın getirdiği bazı dezavantajlarla da yüz yüzeler. İçinde varoldukları mekanlar onları kısıtlıyor. Çoğunluğu sentetik malzemelerle üretilmiş oyuncaklarla oynuyor, her gün belirli süreleri televizyon karşısında geçiriyorlar. İhtiyaç duydukları ölçüde tabiatta, yeşilliklerin arasında vakit geçirdiklerini söylemek pek mümkün değil. Oysa ki doğada zaman geçirmenin onların gelişimine çok büyük katkıları var.


Her şeyden önce doğada geçirilen vakit, çocuklarımızın fiziksel sağlığını ve gelişimini destekliyor. Açık hava onların rahatlamasını, gevşemesini sağlıyor. Özgüvenleri gelişiyor. Sosyalleşiyor ve daha rahat arkadaş edinebilir hale geliyorlar. Tabiatta geçirdikleri vakit onlara problem çözme becerisi kazandırıyor. Aynı şekilde dokunma yoluyla duyuları, tabiatı gözlemlerken sezgileri gelişiyor. Doğada geçirilen vakit, dikkat eksikliğini azaltırken yaratıcılığı arttırıyor. Doğada yapılan uğraşlar, organize sporların sağladığı faydalardan çok daha fazlasını sunuyor onlara. Doğada vakit geçiren çocukta, doğayı koruma bilinci de gelişiyor.


İşte biz tüm bunlara dikkat çekmek ve baharla birlikte çocukların daha fazla tabiatta vakit geçirmelerine imkan vermek amacıyla bir yürüyüş organize etmek istedik. Kamp tecrübesi olan velimiz Öznur Özcan’ın desteğiyle programımızı hazırladık. Velilerimizle paylaştık ve çoğundan olumlu dönüşler aldık. Ve sonunda geçtiğimiz pazar günü Belgrad Ormanı’nda bir araya geldik.

 


İlk yürüyüşümüz için Belgrad Ormanı’nı seçtik. Uzun ve uzak parkurlara gitmektense acemiliğimizi yakın ve daha kısa bir parkurda atmayı tercih ettik. Daha da önemlisi gerçekleştireceğimiz yürüyüşle Çekül Vakfı’nın başlatmış olduğu “Belgrad için Hareket”e destek vermeyi amaçladık. Sizler de takip ediyorsunuzdur, Belgrad Ormanı’nın karşı karşıya olduğu tehditlere dikkat çekmek ve burasının Muhafaza Ormanı statüsünde kalmasını sağlamak amacıyla Çekül Vakfı’nın başlattığı bir hareket var. Bizler de Küçük Ağaç olarak bu harekete destek vermek istedik. Sürekli irtibat halinde olduğumuz Çekül Vakfı’nda görev yapan eski velimiz Raife Polat yürüyüş esnasında öğrencilerimizin takması için rozetler ve çocuklarımıza aktarabileceğimiz Belgrad Ormanı ile ilgili bilgiler içeren değerli bir kaynak kitap gönderdi. Yürüyüş öncesinde bu kitaptan yola çıkarak ormanın büyük bölümünü oluşturan meşe ağaçları ve ormanın sevimli ev sahipleri sincaplar hakkında çocuklarla sohbet ettik.



Büyük bir heyecanla beklediğimiz gün sonunda geldi ve sabah sekiz buçuk gibi yürüyüşümüz başladı. Piknik alanını geçerek ormanın derinliklerine daldık. Önce kendimize uygun bir yer bulup örtülerimizi serdik ve sandviçlerimizi yedik. Çocuklar yanlarında getirdikleri yiyecekleri aralarında paylaştılar. Öğrencilerimizden Mercan Köroğlu ve annesi Ayşe Hanım yanlarında meyve çekirdekleri getirmişlerdi. İleride birer meyve ağacının büyüyeceği hayaliyle bu çekirdekleri toprağa gömdük.


Ardından tekrar yürüyüşe geçtik. Doğa gözlemimiz de başlamış oldu. Yere düşüp yeşermiş meşe palamutlarını gördük. Çantalarımıza tırmanan örümcekleri izledik. Meşe yaprakları topladık. Kelebek, solucan, yusufçuk… Karşımıza çıkan her türlü canlıyı uzun uzun inceledik. Çocuklardan bazıları daha rahat ilerlemek için boylarına uygun birer sopa buldular. Engebeli arazide koşarak, zıplayarak, tırmanarak, ara sıra takılıp düşerek, hiçbir şey olmamış gibi tekrar kalkıp aynı keyifle yürüyerek ilerlediler.  İlerlerken bir yandan da yollarının üzerindeki tüm çöpleri toplayarak doğaya hizmet ettiler.





Uzunca bir yürüyüşün ardından düzlük bir alan bulup bu defa resim molası verdik. Tekrar örtüler serildi. Defterler ve boyalar çıkarıldı. Çocuklar karşılarında uzanan ormanı resmettiler. Bu resimler daha sonra taranıp internet sitelerinde ve bloglarında yayınlamaları için Çekül Vakfı’na gönderilmek üzere toplandı.



Resimlerimizi çizip bir süre daha dinlendikten sonra dönüşe geçtik. Dönüşümüz maceralı oldu. Yanlış bir patikaya girerek başlangıç noktasından epey uzaklaştık. Bu, çocuklar için macera anlamına geldi. Babalarının yön belirleyip doğru yolu bulmalarını büyük bir keyifle izlediler. Kayboldukları ormandan kahramanları sayesinde kolayca çıktılar.


 


Bizler bu yürüyüşle amacımıza ulaştığımızı düşünüyoruz. Çocuklar tabiatın içerisinde dolu dolu birkaç saat geçirdiler. Keyifleri yüzlerinden okunuyordu. Pek çoğu bu uzun yürüyüşü hiç zorlanmadan, sızlanmadan, hatta bitiyor olmasına üzülerek tamamladılar. Bol bol gözlem yaptılar. Hareket ettiler, enerji harcadılar. Doğaya saygı duymaları ve doğayı korumaları gerektiğini öğrendiler. Aynı zamanda da önemli bir sosyal sorumluluk hareketine destek verdiler. Yürüyüşümüz bittiğinde İstanbul’un doğal hazinelerinden birine sahip çıkmanın keyif ve gururunu paylaştılar.



Biz inanıyoruz ki yeni bir gelenek oluşturuyoruz Küçük Ağaç’ta. Bu pazar günü yürüyüşe katılan tüm velilerimizi tebrik ediyoruz. Çocuklarına birlikte geçirebilecekleri en değerli zamanlardan birini yaşattılar.