20 Şubat 2012 Pazartesi

Kelebeklerin İlk Uçuşu

Özel bir yer... Güzel bir hava... İlk defa okul sınırları dışına kanat çırpan Kelebekler... Bir geziyi daha da keyifli kılmak mümkün olabilir mi?

Bugün Kelebekler sınıfı öğrencileri bir ilki yaşadı.  Sınıfça ilk gezilerine çıktılar. Doğa Bilimleri Müzesi'ne giderek ülkemiz sınırları içerisinde yaşamış hayvanların doldurulmuş örneklerini incelediler.


Gezimize evrim galerisinde başladık. Burada Homo sapiens'ten günümüze insanoğlunun yaşadığı evrimi gösteren maskları ve bazı fosilleri gördük. Bir sonraki galeride nesli tükenmiş ya da tükenmekte olan hayvanların, Türkiye'de yaşamayan bazı türlerin iskeletleri sergileniyordu. Bunlar arasında ayay maymunu, lemur, kanguru ve karıncayiyen gibi hayvanların iskeletleri, hipopotam, at ve yaban keçisi gibi hayvanların kafatasları ve bir beyaz köpekbalığının çene kemiği bulunuyordu.


Sualtı yaşam galerisinde balıklar ve su canlılarıyla tanıştık. Akdeniz'de yaşamış camgözler, balon balıkları ve testere balıklarını gördük. Ülkemiz sularında halen yaşamakta ve avlanmakta olan balıklar da yine bu galeride çıktı karşımıza. Sarayburnu'nda yakalanmış bir fok balığı ile birlikte birkaç denizkaplumbağası da doldurulmuş halleriyle buradaydı. Üzerinde yürüdüğümüz cam zeminin altına ise çeşit çeşit denizkabukları yerleştirilmişti.


Ardından kuşlar çıktı karşımıza. İrili ufaklı farklı türlerden pek çok kuş. Pelikanlar, leylekler, martılar, kargalar, baykuşlar ve kocaman yırtıcı kuşlar.


Orman hayatının sergilendiği galeride Anadolu'da yakalanmış pek çok hayvan bulunuyordu. Kocaman geyikler, domuzlar, ayılar, kurtlar ve tilkilerin yanı sıra sincaplar, kirpiler, susamurları da bu galeride sergileniyordu. Işıklar kısıldı, ormanda gece oldu ve gece dolaşan hayvanların sesleri duyuldu. Kurtların uluyuşunu, baykuşların ötüşünü dinledik. Ardından güneş doğdu ve orman aydınlandı. Bu defa ormanda gündüz duyacağımız sesler geldi


Egzotik galeride Anadolu'da yakalanmış bir Hazar kaplanı vardı. En çok ilgi çeken hayvanlardan biri de bu oldu. Ayrıca tavus kuşu, karaca, tukan, sülün ve sırtlan gibi hayvanlar da bu bölümdeydi. Bu defa ayaklarımızın altında volkanların patlamasıyla oluşmuş farklı kaya çeşitleri yer alıyordu. Bu galeride bir mola vererek dünyanın oluşumunu anlatan kısa bir film izledik.


Vivariumlarda canlı hayvanları inceleme fırsatını bulduk. Bir iguananın yanı sıra su kaplumbağaları ve balıklar vardı bu bölümde.


Vivariumların ardından onlarca yumurta, yüzlerce kelebek ve binlerce böcek çıktı karşımıza. Kelebeklere ayrı bir ilgiyle baktık tabii. Hepsi de ülkemiz sınırları içerisinden toplanmış türlerdi.


Böylece Kelebekler ilk gezilerine çıkmış oldular. Büyük bir ilgiyle hayvanları incelediler. Bizi gezdiren rehber öğretmene kafalarına takılan soruları sordular. İlgilerini çeken bir hayvanla karşılaştıklarında heyecanlanarak onun taklidini yapanlar oldu. Hepimiz adına çok keyifli bir geziydi ve bundan sonra gerçekleştireceğimiz pek çok keyifli gezinin ilkiydi.

Oyuncak Müzesi

Geçtiğimiz cuma Oyuncak Müzesi'ndeydik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da "Oyuncaklar" konusunu işlerken Oyuncak Müzesi'ni gezdik. Fakat bu defa çocuklar için bir de oyun düzenledik. Ve bu oyun sayesinde çocuklar muhtemelen ilk defa bir müzeyi bu derece detaylı inceleyerek dolaştılar.


Düzenlediğimiz oyun "Oyuncak Avı"ydı. Ve bu oyunu düzenlerken tek amacımız eğlenmek değildi. Çocukların müzeyi gezerken oyuncakları daha detaylı incelemelerini, dikkatlerini yoğunlaştırmalarını hedefledik. Oyunun sonunda aradıklarını bulmanın, yani oyunu kazanmanın hazzını yaşamaları da onlar adına etkinliği daha keyifli hale getirdi.  


Geziden bir hafta önce müzeye bir ön ziyaret düzenleyerek her vitrinden bir oyuncağın yakın plan fotoğrafını çektik. Daha sonra bu fotoğrafları bastırarak her öğrencimize birer tane verdik. Onlardan müzeyi dolaşırken her vitrini detaylı bir şekilde incelemelerini ve ellerindeki fotoğrafta yer alan oyuncağı bulmalarını istedik.


Aslında işleri hiç de kolay değildi. Gezenler bilirler, Oyuncak Müzesi'nin üç katında pek çok oda ve bu odalarda sergilenen 4000'in üzerinde oyuncak var. Çocuklar işte bu 4000 oyuncağın arasında ava çıktılar. Herhangi bir vitrinin herhangi bir köşesinden kendilerine bakmakta olan bir tek oyuncağı bulmaya çabaladılar. Sonuç mu? Herkes hedefine ulaştı.


Üç öğrencimiz gezinin sonunda aradığı oyuncağı bulamamıştı. Fakat hiçbiri pes etmedi. Müzenin en üst katına döndüler ve aynı turu keyiflerini hiç bozmadan bir kere daha attılar. Sonunda onlar da avlarını tamamladılar. Gezimizi müzenin alt katında oyuncaklarla ilgili kısa bir filmi izleyerek tamamladık.


Oyuncak Müzesi'ni ziyaretimiz sırasında hoş bir tesadüf gerçekleşti. Müzenin kurucusu şair-yazar Sunay Akın da oradaydı. Çocuklarla sohbet etti ve onlara bazı oyuncaklar hakkında bilgi verdi. Bu arada oyuncak avımızla ve okulumuzun adıyla yakından ilgilendi. Küçük Ağaç adının nereden geldiğini öğrenmek isteyince kendisine Küçük Ağaç'ın Eğitimi kitabı hakkında bilgi verdik ve okula döndüğümüzde kitabın bir kopyasını okuması için kendisine gönderdik. Görünen o ki Küçük Ağaç'ın Eğitimi etki alanını biraz daha genişletecek çünkü sohbetimizin sonunda Sunay Bey salı günkü programında bu konudan bahsetmek istediğini belirtti.

Oyuncak Müzesi gezimiz, haftamızı ve konumuzu keyifli bir şekilde sonlandıran güzel bir organizasyondu. Bu arada Zebralar ve Kelebekler de oldukça lezzetli bir hafta geçirdiler. Bu defa ekmekleri inceleme, pişirme ve tatma sırası onlardaydı.

Farklı ekmek çeşitlerini tanıdılar.


Ellerini hamura bulayıp kendi ekmeklerini yoğurdular.


Hatta ekmeğe sanat karıştırıp sonra da eserlerini afiyetle yediler.


Önümüzdeki hafta da oldukça hareketli geçeceğe benziyor. Bu defa Kelebekler geziye gidecekler. Hafta ortası Zebralar'a küçük, şirin bir misafir gelecek. Zürafalar böcekleri inceleyecek. Bunlar olurken arka planda Barış Manço'nun şarkıları çalmaya devam edecek.