Konumuz İstanbul. Tepeleriyle, saraylarıyla, köprüleriyle, çeşmeleriyle, kuleleriyle ve tüm güzelliğiyle İstanbul. Ne anlatmakla bitiyor, ne gezmekle... Ama biz yine de anlatıyoruz, yine de geziyoruz. Bu seneki planlamamızda ilk sıraya yaşadığımız şehrin sembollerinden birini aldık. Bugün beş ve altı yaş grubu öğrencilerimizle birlikte Kız Kulesi'ndeydik.
Salacak'ta indik servis araçlarımızdan. Kız Kulesi'ne ait tekne bizi karşıladı. Ve kısacık bir deniz yolculuğu sonunda denizin ortasındaki tarihi kuleye ulaştık.
Fener, gümrük istasyonu, savunma kalesi, karantina alanı, sürgün istasyonu... Pek çok farklı amaçla kullanılmış olan bu yüzlerce yıllık yapı artık bir restoran olarak işletiliyor. Fakat biz en çok Kız Kulesi hakkında anlatılagelmiş masalsı hikayelerle ilgileniyoruz. Leandros ve Hero'nun birbirlerine duydukları sevgi, kızının bir yılan tarafından sokulacağından korkan imparatorun onu denizin ortasındaki kuleye gönderişi... Her katta bu hikayeler resimlendirilmiş olarak çıktılar bugün karşımıza.
Kız Kulesi'nin tepesine vardığımızda İstanbul tam karşımızdaydı. Güneşli bir günde, Boğaz'ın ortasından ve her açıdan seyrettik şehrimizi.
Tekrar aşağı indiğimizde sıra bu güzel gezinin bıraktığı izlenimleri resmetmeye gelmişti.
Yıllardır bize denizin ortasından bayrak sallayan, geceleri ışıklarıyla göz kırpan, İstanbul'un en eski masallarının kahramanı Kız Kulesi'ni bugünkü gezide hep birlikte keşfettik.
Dönerken çocuklara Kız Kulesi gezisinden kimlerin memnun kaldığını sorduk. Bütün parmaklar havadaydı. Merakla başlayan günümüzü keyifle tamamladık. Okulumuzun yolunu tuttuk.