6 Haziran 2013 Perşembe

Biraz Sanat Biraz Alışveriş

Dün Küçük Ağaç için çok özel ve yoğun bir gündü. Sene sonu sergimizi açtık. Geleneksel Küçük Ağaç Ekolojik Pazarını kurduk. Ve sonrasında saatler aktı gitti. Yüzümüzde kocaman bir gülümseme, üzerimizde tatlı bir yorgunlukla günü bitirdiğimizde hava kararmıştı. Ve hızla geçen günden bize hoş sohbetler, güzel paylaşımlar ve tezgahlardaki sebze ve meyvelerin mis gibi kokuları kaldı.
 
Ama şimdi biz o hızı biraz düşürelim ve en başa, dün sabaha dönelim. Yağmur beklentisiyle güne başlayan İstanbul'da biz okulun kapısını şansımıza güvenerek açtık. Güneşin bizi yalnız bırakmayacağına inanarak ilk iş olarak sergimizi kurduk. Bu yıl farklı bir yerleşim tercih ettik. Çocukların sene boyu katıldıkları atölye çalışmalarında ortaya çıkardıkları işler arasından öğretmenlerinin seçtikleri birkaç eseri yangın merdiveninin demirlerine astık. Bunların yanına bir de seramik çalışmalarını yerleştirdiğimizde rengarenk bir sergi çıktı ortaya. Önce çocuklar gezdi sergiyi. Kendi eserlerini gördükçe yüzlerine yerleşen mutluluk ve heyecan görülmeye değerdi.

 
DSC_4327 DSC_4338
 
Öğle saatlerine doğru mezun öğrencilerimizden Kuzgun Üsküdarlı ve annesi Raife Hanım bize katıldılar. Önceki yıllarda gerçekleştirdiğimiz ekolojik pazar organizasyonlarımızda da bizi yalnız bırakmayan, velilerimizle gerçekleştirdiğimiz paylaşımlara konuşmacı olarak katılan Raife Hanım bu yıl beş ve altı yaş öğrencilerimizle birlikte fide dikimi yaparak destek verdi bize. Çocuklarla arka bahçede bir araya geldi. Her birini tek tek yanına alarak önce onlardan domates ve biber fidelerinin tüylü saplarına dokunmalarını ve fideleri koklamalarını istedi. Ardından fidelerini dikmelerine yardım etti. Artık her bir öğrencimizin gelişmesini, kıpkırmızı bir domates veya yemyeşil bir biber vermesini beklediği bir fidesi var arka bahçemizde.

DSC_4360 DSC_4365
 
Çocuklar sergiyi gezer, bir kısmı da fidelerini dikerken Geleneksel Küçük Ağaç Ekolojik Pazarı kuruldu ve öğle saatlerinde satışa başladı. Bu defa öğrencilerimiz evde anne ve babalarıyla hazırladıkları listelerini ve cüzdanlarını yanına alıp alışveriş için bahçeye çıktılar. Mis kokulu doğal ürünleri tek tek incelediler, kendi elleriyle seçtiler, kese kağıtlarına doldurdular. Öğretmenlerinin de yardımıyla paralarını ödeyerek alışverişlerini tamamladılar. Pek çoğu için bu bir ilkti. Anne ya da babaları yanlarında olmadan, evlerinin bir ihtiyacını karşılamak üzere pazara gittiler. Bu defa yüzlerinden üstlenmiş oldukları sorumluluğun yarattığı ciddiyet okunuyordu.





 
Pazarımızın kurulmasıyla birlikte velilerimiz de okulumuza gelmeye başladılar. Önce sergimizi gezdiler. Ardından tezgahlardaki doğal ürünler arasından seçimlerini yaparak alışverişlerini gerçekleştirdiler.




Dediğimiz gibi, yoğun ve çok güzel bir gündü. Zaman hızla akıp geçti. Hava karardığında yorgunduk belki ama sergimizi ve ekolojik pazarımızı keyifle topladık. Ve her yıl olduğu gibi bu yıl da aynı cümleyle özetledik günümüzü; "Her şey çok güzeldi." Bunu söyleyebilmekten daha keyifli ne olabilir ki??

4 Haziran 2013 Salı

Yürüyen ağaçlar ve eylem yapan insanlar (4 Haziran 2013)

İnsanlar yürür. Köşkler yürür. Peki ya çınarlar?

Hiç köşk yürüyebilir mi demeyin. Bundan tam yetmiş üç yıl önce Yalova’da küçük bir köşk yürüdü. Nasıl mı? Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk 1929 yılında Yalova’da bir köşk yaptırmıştı. Deniz kıyısında, bir çınar yanında… 1936 yılında çınarın dalları köşke değmeye başlayınca bahçıvan dallardan kesmek istedi. Ancak Atatürk çınarın bir dalının kesilmesindense köşkü yürütmeyi önerdi. Köşk, İstanbul’dan gelen tramvay rayları üzerinde sekiz çocuk adımı yürütüldü. Bu köşk şimdi Yürüyen Köşk adında bir müzedir. Ancak hikâye tam da burada başlar. Ya bir gün Yürüyen Köşk Müzesi’nin yanındaki tarihi çınar kalkıp giderse? Sahil boyunca yürüyüşe geçerse? Hem tüm çocuklar da peşlerinden…

(Kitabın arka kapak tanıtım metninden.)

Gezi Parkı Direniş’ini hep birlikte takip ettiğimiz bu günlerde çocuklarla paylaşmak için elverişli bir kaynak “Yürüyen Çınar”. Kendi kitaplarını kaynak olarak kullanmak zorunda kalan biri olarak ilk kez yazdıklarımı yaşıyor gibiyim. Çocuklar büyük bir keyifle öyküyü benden dinlediler. Ben de onlara sesli okurken çok eğlendim doğrusu. Sonra ne mi yaptık? Siz de canım, elbette resim yaptık.

Çok güzel, yıkılmayan, dik duran ağaçlar çizdik ve de yürüyen insanlar!

 

 

 
 










"Yürüyen Çınar ", Simla Sunay, Resimleyen: Reha Barış, Remzi Kitabevi, 2009